"Geri geldim."
"Hı?"
"Geri geldim." diye yineledim söylediğimi aynı ses tonuyla.
Surat ifadesi değişmişti biraz, sanki yumuşamıştı, ama yine de dehşet okunabiliyordu gözlerinden.
"Neden geldin?"
"İşte."
"İyi ama neden?"
"İşte dedim ya. Sağır mısın?"
"Teknik olarak kulaklarım olduğu söylenemez." dedi ukala bir tonda. Upuzun ve incecik kollarını bağladı.
"Ah evet. Edvard buna dikkat etmeliydi."
Bunu duyan Norveçli adam yaslandığı yerden belirli belirsiz gülümsedi. Güneşe dönük yüzü kıpkırmızı göğün altında canlı görünse de, güneş battıkça eski haline dönecekti.
"Daha iyisin ya Edvard?" dedim neşeli bir tonda.
"İyiyim ama yorgunum."
"Hangimiz değiliz ki?"
Yarı alaycı bir ses tonuyla cevap verdi Edvard'ın yanındaki arkadaşı:
"Senin pek yorgun olduğun söylenemez ama etrafındakiler öyle. Şu tiz sesinden olsa gerek."
"Yapma." dedi Edvard. "Zaten kendini kötü hissediyor. Şimdi iyice rahatsız edecek herkesi. Çığlık atmaya... Çığlık atmaya yeniden başladığında."
Sesini iyice alçaltarak cümlesini tamamladı ve arkadaşına birkaç şey daha fısıldadı.
"Üzüldün mü?" diye sordum zavallıya.
"Eh. Yanlış anlaşılmak daha çok üzüyor diyelim. Herkes benden korkuyor."
Edvard'ın arkadaşı zayıf bir şekilde güldü.
"Adıma korku filmi çevirseler yeridir."
"Çevirdiler zaten. Efsanesin artık."
"Böyle efsane olmak istemezdim açıkçası. Keşke onun gibi sevselerdi beni. Neydi o kadının adı? Mona mı?"
"Mona."
"Hah. Şanslı."
Saatime bakarken Edvard'ın zayıf öksürüklerini duydum.
"Biliyor musun Edvard, gidip dinlensen çok daha iyi olacaksın aslında."
Arkadaşı onun sırtını sıvazladı. Zavallı ise kocaman gözlerini dikmiş bana korkuyla bakıyordu.
Oslofjord göğü daha da kırmızı olmuştu artık. Gece vakti çok yakındı.
"Gidiyor musun? Lütfen biraz daha kal!"
"Biraz sesini alçalt, burada yanlız değilsin."
Sözümü bitirir bitirmez yandaki kadın belli belirsiz kıpırdandı. Gözlerini açıp kapadı, sonra tekrar uykuya daldı.
Zavallı arkasını döndü. Edvard ona tuhaf bir bakış attı, sonra ikisi de yüzünü bana döndü.
"Özür dilerim. Ama geri geleceksin değil mi?"
"Bilmiyorum."
Simsiyah kıyafeti içinde omuzları kıpırdadı. Derin derin içini çekti.
"Onlar da gittikten sonra..." dedi Edvard ve arkadaşını işaret ederek. "Yalnız kalacağım."
"Yalnız değilsin. Korkunç değilsin. Sen sadece yanlış anlaşılmışsın, zavallıcık." dedim ve kapıya doğru gitmek üzere yola koyuldum arkamda Oslofjord'u ve kıpkırmızı göğü bırakarak.
Son bir kez arkama baktım. Yine oradaydı. İri gözleri dolar gibi oldu, suratına hüzünlü bir ifade yerleşti ben bakınca. Edvard ve arkadaşının yanına başka biri daha eklendi ve uzaklara doğru yola koyuldular. Panikledi. Söylediklerini unutup bağırmaya başladı:
"GİTME! LÜTFEN!"
Tekrar baktığımda ise zaman donmuştu onun için. Kapana kısılmıştı. Yine dehşeti yüzünden okunuyordu:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Vızıltı