10 Eylül 2009 Perşembe

Yeni Bir Başlangıç

Etrafına baktı. Minik patileri ıslak asfaltın üstünde titriyordu. Korkmuştu. Hem de çok.
Yine o kocaman metal yığınlarından biri geldi üstüne, yaratığın kocaman sarı gözleri sinirle parlıyordu.
"Bu sefer... Sanırım annemin anlattığı o yere gideceğim..."
Annesi neredeydi şimdi? Etrafına baktı. Ne kardeşlerinden ne de ondan eser yoktu. Kaçacak yer de.
İyice büzüldü, son anda kurtuldu yaratığın kocaman plastik ayaklarından. Çok büyüktü o. Çok korkunçtu. Minicik boyunu düşündü. O ise bu şehir için çok küçüktü.
Hiç cesareti kalmamıştı, emindi hatta: Buradan çıkamayacaktı. Direnmenin anlamı yoktu. Ufacık aklına rağmen farkındaydı bu gerçeğin. Yine de son bir güçle üstüne hızla gelen "araba" denen şu canavarlara tısladı.
Araba durdu ve bir adam indi arabadan.
Kedi, korkuyla gözlerini ona dikti. Etrafındaki arabalar kükrüyordu.
Yanına geldi adam, onu yerden aldı. Gerisini düşünmek istemiyordu, arabanın koltuğunda kıvrılıp uyudu.

Uyandığında tam 6 tane kocaman göz ona bakıyordu. Karton bir kutunun içindeydi. Etrafı gazetelerle çevriliydi. "Cennet dedikleri böyle bir yer olmalı." dedi kendi kendine. Hayatı anlamamıştı zaten, cennet de o kadar anlamsızdı herhalde. Daha hayatının ilk ayında korkunç canavarlar onu öldürmeye çalışmıştı. Varlığının onları neden rahatsız ettiğini anlamamıştı oysaki. O çok küçüktü, önemsenmeyecek kadar küçük. Sevilmeyecek kadar küçük.
Birden biri eline aldı onu, sonra tekrar koydu kutuya. Şimdi patileri artık o soğuk ve ıslak asfaltı unutmuştu sanki, yumuşacık kazağın üzerinde gezindi.

Her ne kadar onlara güvenmese de, başını kaldırıp o 6 tuhaf göze baktı. Evde bir de köpek olmalıydı, bir havlama duydu. Ama burdan göremiyordu ki. Dünyası da onun gibi küçücüktü, şimdilik.
İçlerinden biri elini uzatıp minicik kafasını okşadı ve dedi ki:
"Evine hoşgeldin Ricky."

Yazdığım kısa bir hikayeyle size merhaba diyorum. Ben Ruby D. ...
Hikayemi okurken ne düşündünüz bilmiyorum ama blog'un adresinin tam tersine bu gerçek. Tam bugün hayatıma bu kedi girdi işte, minik Ricky. Siyah-beyaz, tıpkı hayatın kendisi gibi. Oldukça meraklı, hepimiz gibi. Hayatın karşısına çıkardığı her engele karşın yine de huzurlu, artık olması gerektiği gibi.

Hayatının sona erdiğini düşünürken, apartmanların çevresinde dolaşan onca kedinin aksine birden kendini sıcak bir yuvada bulmasıdır beni şaşırtan. Şans mı bu? Yoksa bana ilham perisi olmak onun görevi mi? Kim bilir? Yoksa bu korkularına direnişinin bir ödülü müydü?

Asla cevaplanmayacak sorular, ardında bize ufak bir ipucu veriyor sanki. Hayatın karşımıza ne zaman ne çıkaracağı hiç belli olmuyor ve en son dakikaya kadar direnmek tahmin bile edemeyeceğiniz yollara çıkabiliyor aniden.

Bazen de arkadaşlarınıza uyup, sesinizi bir ton yükseltmek de direnmektir. Bir blog'a yazı yazmak bile size susturmak isteyenlere bir direniştir.

Herkes gözlerini yere dikmişken siz gökyüzüne bakın, evet, komşunun bahçesindeki çimler belki sizinkinden daha yeşil ama onun da gökyüzü mavi, sizin de.

İnsanlar genetik olarak %99,9 aynıyken başkasını sizden üstün görmek niye? Onun kabullendiklerini kabullenmek niye?

Bir son, yeni bir başlangıç.

Merhaba.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vızıltı