27 Eylül 2009 Pazar

Takvim Yapraklarına Rağmen


Bazen insanın kafası o kadar karışıyor ki, kim olduğunu unutuveriyor. Doğru birşey yaptığınızı sanarken kendinizi bir yığın yanlışın içinde buluyorsunuz. Bir anlık boşvermeniz, bütün herşeyi mahvedebiliyor, sizi kendi ırkınıza karşı silahsız bırakabiliyor. Bir de buna sonbahar faktörü eklenince insan hepten kayboluyor duygularının içinde.
Sonbaharın yüzünü iyice göstermeye başladı, özlediğim rüzgarlar sonunda sarıyor etrafımı. Yine de hüzünlenmiyor değilim biraz da... Aklıma şimdi bomboş olan sahiller, yerini yağmurlu arazilere bırakmış festivaller geliyor. Elimizde fotoğraflarla ve zihnimizin bir köşesinde anılarla yeni bir mevsimi karşılıyoruz.
Televizyonda yeni programlar, dallarda eskiyen yapraklar, bunların arasında hayatını devam ettirmeye çalışan biz. Ait olduğumuz yeri ararken daha çok kayboluyoruz sanki. Birgün mutluluktan Güneş'e dokunacakken, öbür gün kendimizi sarı yapraklarla kaplı bir parkta hıçkıra hıçkıra ağlarken buluyoruz. Hala şu şahıs ne yapmış,o neden öyle demiş, neden o kişi o kadar soğukmuş merak ediyoruz. Kendimiz mükemmelmiş gibi, başkalarında kusur buluyoruz. Bazen küçümsüyoruz, bazen gökyüzünde altın bir tahta oturtuyoruz. Yaptıklarımız o kadar doğru geliyor ki, kendimizi sorgulamıyoruz bile.
Bugün 27 Eylül, güzel bir sonbahar günü. Yarını düşünmeden yazdığımı söyleyeceğim size, inanmayın. Yağmur damlaları vursun pencereye, bulutları özgür bırakın. Düşünceleriniz aksın avuçlarınızdan, sonuçları umursamayın. Arada bir zihninizdeki aynadan kendinize bakın. Elinize bir fincan kahve alın, ıslak sokağa bakın. Takvimlere rağmen:
"Carpe Diem..."

24 Eylül 2009 Perşembe

Sıkıntıya Davet.

Öğrenci milleti olarak sorunumuz başladı hadi hayırlı olsun diyorum.Okula gittik geldik,sınıfları gördük üzüldük,öğretmenleri gördük ayrı şok olduk,ders programına baktık bu ne biçim şeydir? diye sitem ettik ve birgün de böyle atlatıldı.
İnadına ders programını yazmadım biliyorum çünkü yarın gene değişir hatta haftaboyu kağıt gelir kağıt gider sınıfa..Kalemsiz bir öğrenciyim hem ben.
Kendimizi bişi sanarcasına bu sınıf ne biçim be diye eleştirdik sanki biz çok harika veya inekmişiz gibi gözlüklerle baktık sınıfa karşı ne hayaller vardı ne oldumu dedim şimdi ben?
Okulun en ilginç gördüğüm herhalde saçını matt'e benzetmeye çalışmaya çalışan sevgili bi arkadaşımdı :) bu ne sevgi değil mi saç konusunda bile frontmanımızı örnek alıyor yarabbi! ;p olsun severim ben onu.
İçimde hala gereksiz bir sıkıntı dolanıyor..

21 Eylül 2009 Pazartesi

Engeller nereye kadar be kardeşim?

Youtube ve Geocities'den sonra da LastFm ve MySpace kapatılmış.Tahminimce şu beleşe müzik indirmeyi akıllarınca kaldırmaya çalışmışlar ama biliyorlar mıdır ki başarılı olacaklar mı?

Pek fazla edilecek bir söz yok,kısaca demediğimi bırakmamakla yetiniyorum.Size de tavsiye ederim.Buradan buyurun:

www.myspace.com ve www.lastfm.com.tr

16 Eylül 2009 Çarşamba

ama olmaz ki bu bana yapılmaz ki

eveeeeet,sanırım blogun "en rahat olmaya çalışan yazarı" bu sefer yine yazamıyor!Asıl bilgisayarına tüm yazıları kaydeden ve flash belleğe aktaran bu insancık,annesinin tamirden yeni çıkmış bilgisayarına bakıyor ve Microsoft Word'ün yüklü olmaığını görüyor.En sonunda da programı indirmeye çalışırken deliriyor.

Valla yazıcam bak söz veriyorum.Tabii sinirden delirmezsem.Öpüldünüz.

13 Eylül 2009 Pazar

Bir Yazarın Not Defterinden

14 Eylül, Londra
Bugün, farklı bir gün. Öyle diyor bir ses. Ufak hayalkırıklığı kırıntıları var içimde hala. Biraz kırgınım, biraz da üşüdüm. Gramofondan gelen cızırtılı müzik yine tüm gücüyle hücum ediyor duygularıma. Ellerimde tutamadığım bir kuş gibi uçup gidiyor harfler ellerimden, gözlerinizin önüne dökülüyor. Saklanıp kırık dizelerimin arasına, halinize biraz şaşkın biraz da eğlenerek bakıyorum. Yanlış zamanda yanlış yerde olmanın keyfine varıyorum. Biraz gülümsemişken, sonra yeniden saklanmam gerektiğini hatırlıyorum, gözlerim daktiloya kayıyor. Duraksıyorum. Yağmur damlaları çarpıyor cama dövercesine. Yine içim üreperiyor, kendi okyanusumun dalgalarıyla boğuşurken şömineyi yakmayı unuttuğumu hatırlayıveriyorum. Kendi kendime gülüyorum sessizce, kedim uyansın istemiyorum. Alevler odunları sararken, yine daktilonun tuşlarına vururken buluyorum kendimi. Kağıtlar birbiri ardına tükeniyor, dakikalar da. Ama umrumda değil, zamanla oldum olası anlaşamamışımdır zaten... Güneş batmak üzereyken ilham perim çekip gidiveriyor birden. Kızgın olmam onu geri çağırmaz, biliyorum, o yüzden sakince pencerenin önünde durup aşağıdaki sokağa bakıyorum. Aklım başka yerde, bakıyorum ama hiçbirşey görmüyorum aslında. Soruyorum kendime, nasıl oluyor da bu kadar birbirimize bu kadar yakınken ayrı olabiliyoruz? Nasıl bir şekilde buluşuyor gözlerimiz, bir saniyeliğine olsa da? Aramızdaki o ince sınır yıkılmaz, biliyorum, yıkılırsa yok olursun zaten. Tek isteğimdir, bunun anlık olmadığını anlamam için bir işaret göndermen...
Bazen bavulumu alıp çekip gidesim geliyor bu yerlerden ait olduğum yere. Ama yapamam. Gitmektense zihinsel direniş daha mantıklı geliyor bir şekilde. Kim olsa benim yerimde, ona böyle derdim: "Git! Git o zaman!" ama kendime gelince... Terzi kendi söküğünü dikemez ya, duruyorum öylece çaresizce.
Yeniden daktilomun başına geçiyorum, seni düşünüyorum ve yazıyorum:
Bugün, farklı bir gün. Öyle diyor bir ses. Ufak hayalkırıklığı kırıntıları var içimde hala...

Ağlamak İçin Gözden Yaş Mı Akmalı ?


Ağlamak için gözden yaş mı akmalı ?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı ?
Sevmek için güzele mi bakmalı ?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı ?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır ?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı ?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır ?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı ?
Solması için gülü dalından mı koparmalı ?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı ?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı ?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı ?

VICTOR HUGO

12 Eylül 2009 Cumartesi

Çeyrek Final Yolunda.

06'dan sonra beni en çok heyecanlandıran maç olmalı bu,izlerken yine şekilden şekile girdim her an paniklik etkisi yarattı.Son periyodun son 5 dk'sı her atak harikaydı(hatırladıklarımla).Son 1 dk ya girmeden saniyeler önce Hido'nun geri pas atmasından dolayı yenileceğiz diye karamsarlığa kapıldım ama son 12 saniye de yine 12 dev adam hayrette bıraktı beni! (bugün de 12 eylül!) Ömer,sen harikasın o blok yapan ellerin dert görmesin! Serbest atışlarınlada seviyoruz seni ehehe neyse.
Aslında hepsi harikaydı.Hido da,Engin de sorunlarına olmasına rağmen..Ersan ve Semih parlayan yıldızlardı.Her neyse,Matadorları da devirdik hani şu dünya şampiyonu olan..Artık şampiyon kim olur bilemem daha erken ama bizim için hep onlar ...Her neyse,iyiki varsınız ve takibinizdeyiz!